Böğürtlen Kışı ~ Sarah Jio


Sarah Jio özellikle bu senenin en çok okunan yazarlarından biri oldu çevremde gordüğüm kadarıyla. Ben de bu furyadan nasibimi aldım ve Böğürtlen Kışı 'yla başladım. Kapak tasarımını en çok beğendiğim kitabı buydu yazarın. O açıdan yazarın kitapları içerisinde Böğürtlen Kışı öncelikliydi.

1930'larda yaşayan Vera oğlu Daniel ile birlikte kıt kanaat yaşayan bir kadındır. Bir gün çalışmaya gittiğinde küçük oğlu Daniel'ı evde yalnız bırakmak zorunda kalır ve geldiğinde Daniel'ı evde bulamaz. 
Günümüzde yaşayan Claire'den ise Mayıs ayında zamansız yağan kar ile ilgili gazetede bir haber yazması istenir. Bu olayı araştırdıkça Vera ve Daniel ile ilgili bulduğu bilgiler Claire'i cezbeder ve olayı araştırmaya başlar.

Kitabın sonunu başından tahmin edebiliyorsunuz diyebilirim. Yazarın verdiği ufak tefek ip uçları kitabın sonunun nereye gittiğini adeta bağırıyor. Bu açıdan biraz zayıf bulsam da sade ve akıcı bir dille yazıldığı için hem çarçabuk okuyabiliyorsunuz hem de tahminde bulunsanız bile okurken keyif alabiliyorsunuz.

İlk kitabı sevdiğim için yazarın diğer kitaplarını da okumak isterim. Hangisiyle devam edeceğim konusunda karar veremedim. Önerilerinize açığım ^^

Sevgiler...

God's Gift - 14 Days


Güzel dizilerin, filmlerin ya da kitapların postlarını yazmak çok zor oluyor. Yine çok zor yazacağımı düşündüğüm bir dizinin başlığını attım. Umarım aklımdakileri güzel ifade edebilir ve spoiler içermeden yazabilirim. 

Gerilim türü filmleri ve dizileri izlemeyi severim hele ki konusu karma karışıksa. Türünde izlediğimin en iyisi, izleyin diyebileceğim, arkasında rahatça durabileceğim bir yapımdı. 

Biraz fantastik dizi. Bir anne kaçırıldıktan sonra ölü bulunan kızının acısına dayanamayıp intihar ediyor ve mucizevi bir şekilde olaydan 14 gün öncesine dönüyor. Bir nevi kaderle dans edecek olan anne, kızının kaçırılmasını ve öldürülmesini engellemeye çalışıyor. Bu uğraşında da yalnız değil. Eski polis memuru Ki Dong Chan, anne-kıza yardım etmek için elinden geleni yapıyor. Böyle anlatınca hiç heyecanlı gelmemiştir eminim ama izlerken kendinizi parçalıyorsunuz bazen heyecandan.


Hiçbir ayrıntı dizide es geçilmemiş. Ufacık bir detay ilerleyen bölümlerde karşınıza çıkabiliyor. Bu da benim açımdan izleyiciyi büyüleyen şeylerden en önemlisi dizi süresince. 
Diğer oyuncular da çok iyiydi ama özellikle Lee Bo Young'un ve Jo Seung Woo'nun oyunculukları çok çok iyiydi. İkisini de daha önce izlemiş olmama rağmen gördüklerimin en iyisiydi diyebilirim.

Lee Bo Young 'un kızının kaçırıldığında, TV programından kaçıran kişiye seslendiği sahne dizinin en iç burkan sahnelerinden biriydi. Lee Bo Young gerilim türünün vazgeçilmezi sahneleri göğsünü gere gere oynamış. Yerlerde sürükleniyor, düşüyor kalkıyor ve tüm bunlar için çoğunda dublörünü kullanmamış. Dizi bittikten sonra special bölümü mutlaka izlemelisiniz. Tüm bunları anlatıyor çünkü.


Diziyi izlemeye başladığımdan beri Jo Seung Woo 'yu daha önce sadece The Classic 'te izlediğime pişman olup durdum. Jo Seung Woo'nun oyunculuğuyla ortaya çıkan ( Başka birinin beni karaktere bu kadar bağlayabileceğini sanmıyorum çünkü)  Ki Dong Chan 'ı çok sevdim. Gerilimin tavan yaptığı sahnelerde bile sevimliliğiyle öne çıkıyordu. Ki Dong Chan 'ı izlemelere doyamadım.




Dizinin odak noktası Seat Byul (Kim Yoo Bin)'i daha önce birçok yerde izlemişim. Ama içlerinde en hatırlanabilir olanı benim için Oh My Lady deki haliydi. O zamandan çok sevmiştim bu çocuğu ben çok tatlı ^^
İki dizide de tatlı ve ağlaktı. Olur olmadık her şeye ağlamasını saymazsak akıllıca bir kızdı Seat Byul.
Ve bizim gibi Dong Chan aşığıydı. 




Dizinin sürprizleri sadece senaryosundakilerle bitmiyor ve çok özel bir ismi de ağırlıyor.
No Min Woo elbette.


Birçok karakterin oyunculuğunu övmek isterdim ama hem sizleri de sıkmak istemediğimden hem de en sevdiklerime ve önemli olanlarına değindiğim için gerek duymadım.

Sizi uzun bir süre etkisinde bırakacak belki de psikolojinizle oynayacak bir dizi God's Gift - 14 Days.
Bu tarz dizilerin çokça gelmesini umuyorum. Sizler de izlediyseniz şimdi, izlemediyseniz izledikten sonra mutlaka yorum atın. Çünkü üzerine bol bol konuşmayı hak eden bir dizi ^^

Sevgiler...






The Great Gatsby (2013)


"Toy çağımda bir öğüt vermişti babam, hala küpedir kulağıma. 'Ne zaman' demişti, 'birini tenkide davranacak olsan, hatırdan çıkarma, herkes senin imkanlarında gelmemiştir dünyaya!'' işte F.Scott Fitzgerald böyle giriş yapmış Muhteşem Gatsby romanına. Edebiyat tarihinin en iyi 100 giriş cümlesinden biriymiş.


Okumak istediğim fakat fazla eski bir kitap olduğu için gözümü korkutan bu yüzden okuyamadığım bir kitap Muhteşem Gatsby ama bir gaflet anıma denk geldi ve filmini izledim. Önce filmi izlediğim için ilerde kitabı okuduktan sonra pişman olacağım gibi geliyor ama şimdilik pişman değilim iyi ki izlemişim. Belki kitabı bu kadar vurucu bu kadar sürükleyici bulmayacaktım bilemiyorum. 

Konusu durağan ama merak uyandırıcıydı. Kafa yoruyorsunuz, ara sıra mistik şeyler bekliyorsunuz ama hiçbir şey umduğunuz gibi çıkmıyor. Açıklığa kavuşan bir olayın ardından merak edeceğiniz başka şeyler çıkıyor ve bu da durağan olan filmi izlemenize olanak tanıyor.


Titanik'ten tanıyıp bildiğimiz Leonardo DiCaprio diğer filmlerinde olduğu gibi bu filminde de döktürmüş. Filmi onun için izlemeye başladığımı inkâr edemem. Oscar'ı hak eden bir performanstı bana kalırsa.

Eklediğim resimlerden de anlayacağınız kadarıyla Di Caprio beni büyüledi. ^^

Di Caprio 'yu ve '20 lerin Amerikasının o şaşalı yaşamlarına ilginiz varsa mutlaka izleyin.
Yoksa da izleyin film çok güzeldi :)


Ufaktan spoiler içerebilir...
Kitapta durum nedir yapacağım bu yorum ne kadar sağlıklı olur bilmiyorum ama filmi izlediğimde bana sinir krizleri geçirten ana karakter Daisy 'i anlamakta güçlük çekmedim değil hani. Normalin aksine bir erkeğin sadakatine,  aşkı için birçok şeyi göze alabilmesine karşın; kadının ise bütün bu olanlara rağmen kafasının bu denli karışık olmasının nedenini pek çözebilmiş değilim. Belki de filmde doğru yansıtılmadı, emin değilim. Kitabı okuyan ya da filmi izleyen arkadaşların bu konuda yorumlarını gerçekten merak ediyorum.

Sevgiler...

Tavsiyem Var: Hürriyet Sosyal

Bir süre önce sosyal medya üzerinden en çok takip ettiğim gazetelerden biri olan Hürriyet gazetesinin bir geri sayım içinde olduğunu gördüm. Neredeyse tüm yazarları belli bir heyecan içindeydi. Açıkçası ben yeni bir sayfa tasarımı ya da yeni bir yan haber sitesi haberi beklerken birdenbire hayatımıza ‘Sosyal Hürriyet’ girdi. Önce insanların beğenilerini hemen sonra ‘çok bilgi istiyor’ eleştirilerini okumam merak  uyandırdı ve hemen giriş yaptım.

Açıkçası sosyal medyada internet gazeteciliğinin en iyilerinden biri olduğunu düşündüğüm Hürriyet gazetesi beni şaşırtmadı. Herkesin kendi gazetesini oluşturabilmesi fikri zaten baştan çok cazip. Biri internet sitesinin yıldırıcı reklamlardan, ilgi alanım olmayan haberlerden ya da hiç okumadığım yazarlardan arınmış sadece benim için yaratılmış bir portal haline gelmesi bence harika bir fikir. Bunun yanında fikirlerinizi kendi sayfanız üzerinden paylaştığınız bir sosyal tabanlı haber sitesi olması çok önemli bir gelişme. Özellikle birdenbire gelen sosyal medya yasakları yaşayan bir ülke olarak fikirlerimize ses veren alternatif bir site olması bence cankurtaran gibi bir şey. Bu noktada bir yanlış anlamayı açıklama ihtiyacı hissediyorum. Twitter üzerinden sanki köşe yazarlarını ya da haberleri okumak için mutlaka bu sosyal hürriyet’e üye olmak gerektiği gibi bilgiler dolaşıyor. Günlük olarak her zaman girdiğimiz hurriyet.com.tr bir yere gitmiş değil. Eskisi gibi istediğiniz haberleri okuyabiliyorsunuz. Mobil uygulamaları hiçbir giriş istemiyor. Buna rağmen bugün bu sitenin istediği bilgileri isteyen onlarca sosyal medya kanalını aktif kullanıyoruz. Bunun bir itici güç olarak görülmesini sadece yeniliklere verilen ilk direnç olarak görüyorum.
Artık  hem Hürriyet yazarları hem de diğer okuyucularla interaktif ilişki kurabileceğimiz,  tartışma yaratabileceğimiz bir platforma sahibiz. Yazarların sadece köşe yazıları değil; kişisel postları da gün içinde paylaşılıyor. Bunun yanında ‘Öne Çıkart’ butonu ile önemli bulduğum ve gündeme getirmek istediğim haberleri Hurriyet.com.tr’nin ana sayfasına taşıyabiliyorum. Sosyal medyadan kullanmaya alıştığımız hashtag (etiket) ile haberler hakkındaki yorum ve paylaşımları kolayca süzüyorum. Yani daha çok insan ile daha çok haber paylaşıyor bunun yanında daha özgür haber alıyorum.
Bundan önce #hurriyetbenim etiketi ve reklamı ile çok ses getiren bu yayın grubu yarattığı portal ile bunu kanıtlamış durumda. Artık gerçekten Hürriyet benim.

İçerik: http://durumbildirimi.com/
Bir boomads advertorial içeriğidir.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
Tasarım:Sawako Kuronuma