Loreal Paris Elseve Mucizevi Bakım Yağı // Ürün İncelemesi

Makyaj blogu olmaya ne niyetim ne de bilgim var. Ama kullandığım bazı ürünler çok hoşuma gittiğinde sizlerle paylaşmaya can atıyorum artık. 

Loreal Paris Elseve Mucizevi Bakım Yağı da sizlere anlatmayı çok istediğim ürünlerden biri. 
Besleyici bakım yağı aslında ama benim asıl faydasını gördüğüm besleyici olmasından ziyade kokusu. Çünkü hangi şampuanı kullanırsam kullanayım hiçbirinin kokusu saçlarımda hiç kalmadı. Bazı insanlar yanınızdan geçtiğinde sanki 5 dakika önce banyodan çıkmış gibi kokuyor. Ben de saçlarım güzel koksun istiyordum ki... Bu yağ da saçlarımın mis gibi kokmasına yardımcı oldu. 

Uygulandığında ekstra parfüm sıkmanıza gerek kalmıyor diyebilirim. İlk bir saat özellikle yanından geçtiğiniz kişi bile 'parfümünüzün' markasını sorabilir. Bunun için öyle çok fazla ürün kullanmanıza da gerek yok. Bir damlasıyla bile saçlarınız harika kokuyor. Damlaları da mini minnacık değil merak etmeyin :) Resmini çektim ama görünmedi üzgünüm.

Dediğim gibi besleyici yönünü çok fazla fark edemedim. Hele ki şu sıralar mevsim geçişi olduğu için saçlarım çok dökülüyorken bunu söylemem çok zor. Aslında besleyici bakım yağı olduğu için saç diplerine sürmek isteyebilirsiniz belki ancak ürünün arka tarafında direkt olarak bunu açıklamamış. Sanırım diplere uygulanmıyor. Yine de uygulamak isteyen arkadaşlara tavsiyem uygulamayın. Özellikle yağlı saç yapısına sahipseniz hiç tavsiye etmem çünkü saçınızın daha çabuk yağlanmasına sebep olabilir.

Düzleştirici kullandıktan sonra bu ürünü kullanmaya da çok sıcak bakmadığımı söylemek isterim zira yağlı yapısı, saçımın düzleştirilmiş halini bozdu ve birazcık da yağlıymış da yıkamamışım görüntüsü oldu bende. O yüzden ben de çoğunlukla banyo sonrası saçımı kuruttuktan sonra kullanıyorum. Islakken uyguladığımda sanki kokusu kalıcı olmuyor gibi geldi. Aşağıda ürünün arkasının resmini ekleyeyim ki diğer kullanım şekillerini de görün. 


İlk defa bir ürünü bu kadar anlattım umarım yardımcı olmuşumdur. 
Kullandıysanız sizin deneyimlerinizi de okumak isterim. Yorum bırakmayı unutmayın ^^

Sevgiler...


Mr. Nobody (2009)

Hatırlar mısınız bilmem bir zamanlar Predestination izlemiştim. Öve öve bitirememiştim. Beyin yakan filmleri oldum olası severim. Bunu o yazımda da iyice dile getirdiğimi sanıyorum. Zamanda gidip gelsinler, paralel evrendir vs. bayılırım bu tarz konulara. 

2009 yapımı olan Mr. Nobody 'yi ise Tumblr daki giflerinden keşfettim aslen ama keşfedeli uzun zaman oluyor. 2 - 3 sene falan sanırım. Geçenlerde izleyebildim filmi. Beklediğim gibiydi hatta daha da derindi diyebilirim. 


Kısacık konusundan bahsetmem gerekecek merak etmeyin spoiler yapmayacağım.
Yıl 2092. Ölümlü insanoğlunun son temsilcisi Nemo Nobody 118 yaşına girmek üzere. Ölümsüz insanlar Nemo'nun nasıl öleceği üzerine iddialara giriyor. Mr. Nobody ise ölmeden önce bu kadar sene neler yaşadığını anlatıyor. 3 farklı hayat görüyoruz film boyunca. Hangisinin gerçek, hangisinin hayal ürünü, olması gereken hangisi olduğu ya da olmuş olan hangisi tüm filmi kafanızda soru işaretleriyle izliyorsunuz. Buraya bir not düşmek isterim Nemo Latince'de
'Hiç kimse' anlamına geliyormuş. Bu da filmin derinliğinin bir parçası olarak bilinsin.

Yukarıda da söyledim. Bu tarz filmleri bayıla bayıla izlerim genel olarak ilk izleyişimde anlamakta sıkıntı da çekmem. Ama bu film bir garipti gerçekten. Tam olarak taşlar yerine oturmadı kafamda. Her şeyiyle anladığımı söyleyemem. Ha anladım ha anlayacağım derken film bitmişti. Tüm bunlara rağmen filmi sevdim ama ucunu bu denli açık bırakmasalardı sanırım daha çok sevebilirdim. Ya da anlamadığım için ucu açık bırakılmış gibi geldi. Bakınız kafam hâlâ karman çorman.

2. defa izleyebileceğimi sanmıyorum filmin kötü oluşundan değil elbette 3 saate yakın sürdüğü için. Bu denli geniş kapsamlı bir filmin daha kısa olması saçma olurdu zaten. Başrolünü üstlenen Jared Leto 'nun üç karakterin de hakkını sonuna kadar verdiğini düşünüyorum. (Leto 'nun Trendeki Kız kadrosuna katıldığı söyleniyor.) 15 yaşındaki halini canlandıran çocuğu da es geçmemek lazım tabii ki. 

Bir sürü alıntı yapılacak cümlesi olmasına rağmen en sevdiğim altta gifini paylaştığım sahne ve orada geçen cümlelerdi. Ne olduğunu söylemeyeceğim merak edip filmi izleyin :)


Bu tarza kendini yakın hissetmeyenlerin filmi izlemesini tavsiye etmiyorum. İzlerlerse de bu ne saçma sapan filmdi, vaktimi boşa harcadım diye ortalarda dolaşacaklarından eminim. Seviyorsanız kendi başınıza izleyin kimseyi kendinize söyletmeyin. Ayrıca film içerisinde +18 sahnelerin olduğunu unutmadan, yanındayken filmi rahat izleyemeyeceğiniz kişilerle birlikte filmi izlememenizi de tavsiye listesine ekleyelim. 

Filmi izleyenlerin ya da izlemek isteyenlerin yorumlarını bırakmalarını umuyorum. Zira anlamadığım bir kaç şeyi açıklığa kavuşturmayı çok isterim. Spoiler ekleyecekseniz yazmadan önce not düşerseniz iyi olur. İzlememiş olanlara ayıp olmasın ^^ 

Seçimlerinizin sizi asla pişman etmemesi dileğiyle...
Sevgiler...

Mutlu Bayramlar

Bayramınız kutlu olsun sevgili okuyucularım ^^
Sevdiklerinizle birlikte sağlıklı, mutlu nice bayramlar görmeniz dileğiyle.
Et sevmeyen ben için aç kaldığım bayram günleri başladı :) 
Sizler bol kavurmalı günler dilerim.

Sevgiler...

13. Bölüm Sendromu

Neredeyse bir yıldır falan bu yazıyı yazmak için bekliyorum. Ama bu sefer üşengeçliğimden değil tamamen kendimi bu yazıyı yazmaya hazır hissetmeyişimden kaynaklandı. Hâlâ daha bu yazıyı yazmaya kendimi yeterli göremiyorum neden bilmiyorum. 

Neyse iç sesimi susturup konuyla ilgili yazmaya başlıyorum. 
13. Bölüm sendromu tamamen benim uydurduğum bir şey. Nereden çıktı peki? K-Dramaları izlerken sizlerde de oluyor mu bilmiyorum ama 16 bölümlük dizilerin genellikle 13. bölümünde cereyan eden başrol kız ve erkeğin saçma sebeplerden ayrılmaları beni sinir ediyor. İstisnalar olsa da genellikle tüm dizilerde bu böyle. 14 ve hatta 15. bölümlerde ha barıştı ha barışacak durumu yüzünden sinir krizleri geçiriyorum. Bu durum haliyle nadir de olsa beni diziyi yarım bırakmaya meylediyor.

Sadece 16 bölümlük dizilerde olmuyor 20 bölümlük dizilerde 17. bölüm gibi diğerlerinde de bir kaç bölüm kala işte. Anlamışsınızdır ne demek istediğimi :) 

Entrikalı dizileri bir nebze olsun anlayabilirim ama romantik komedi tarzında çekilen dramalar için buna anlam veremiyorum. İzleyiciyi eğlendirmeyi amaçlayan her dizi neden belirli bölümde drama bağlamak zorunda? İşte bunu yapmayan istisna dramalar ise gönüllerimizde bambaşka yerlere gelen diziler oldu aslında. Ya da yapsalar bile o kadar kaliteli ve güçlü dizilerdi ki bu yaptıkları bile gözümüze batmadı. 

Yakın zamanda izlediğim, izlerken sonlara doğru içimi şişiren dizilerden bazılarını aşağıya yazdım. 
Sensory Couple 
Heart to Heart 
King of High School
Birth of a Beauty
Can You Hear My Heart
Big Man

Sizleri de izlerken deli eden diziler varsa aşağıya yorum olarak bırakmayı unutmayın.
Şimdiden iyi bayramlar dilerim ^^

Sevgiler...


Evinizin Erkeği Kim Woo Bin

Uzun zaman oldu herhalde Kim Woo Bin Özel yazısı yazmayalı. Çaptan mı düştüm nedir... Yaz rehaveti çöktü üzerime galiba ^^

Ufaktan bir araştırma yapıp yeni resimlerini didikledim sizler için. Arena Homme Plus dergisine verdiği pozlar adeta Evinizin Erkeği teması taşıyor.


Giyinik haliyle bile Biscolata erkeklerine taş çıkaran Woo Bin'inimizin kıyafetleri ise Merrell markasına ait imiş.  Biraz aşağıda ise Mercury Textile markasının resimlerini bulacaksınız. Daha önceden de bu markanın çekimlerinde yer almıştı. Bu sefer saçının tarzı birazcık farklı ama hoş olmuş bence.





Edit: Yepyeni Mercury Textile resimleri geldi
En iyi saç stili burada mı olmuş ne :D

Sevgiler...


Oh My Ghost (2015)


Blogumu bu ara çok boşladım. Çok üzülüyorum ama bilgisayarım çalışır durumda fakat arızalı olduğu için kendisini açmak pek içimden gelmiyor. Bu da beni blogumdan uzaklaştırdı. Ben de bu vakti dizi izleyerek ve ders çalışarak geçiriyorum. İzlediğim dizilerden ilki Oh My Ghost oldu. 
Güzeldi. Nasıl desem senaristin; Master's Sun'ın, Pasta'nın belki birazcık da Coffee Prince 'in karıştırılıp bu yaz keyifle izleyin dediği bir K-drama olmuş. Böyle benzetiyorum diye kızmayın ama gerçekten konusu ve çekilen mekan bakımından önceki cümlede yazdığım dizilerden karma bir dizi yapılmış gibi ve benim gibi birçok kişinin de aynı görüşte olduğuna eminim ^^
Master's Sun 'ın hayaletli ve hayaletin bedeni ele geçirme hikayesi (ki afişi bile dizi başlamadan bize MS ı hatırlatmıştı), Pasta'nın restoranında geçiyor oluşu ve çalışanların sadece birinin bayan oluşu onun da çömez olması ve şef ile arasındaki aşk meselelerini çok benzer buldum. Coffee Prince ne alaka diyecek olursanız çalışanların arasındaki uyum da onu hatırlattı birazcık çok azıcık :) Keşke konuk oyuncu olarak Pasta'nın şefi Lee Seung Gyun 'u yine şef olarak ya da Gong Hyo Jin 'i hayaletleri görebilen bir sunbae rolünde görebilseydik. Çok içimde kaldı -_-

Her neyse benzeyen dizileri bırakıp başlığın asıl sahibi Oh My Ghost 'a gelecek olursam... Çok fazla övüldüğü için acaba abartılıyor mu diye izlemeye başladım ama ilk bölümden beni de etkisi altına aldı. 16 Bölüm boyunca hiç sıkmadı aksine çok eğlenceli olduğu için bol bol da kahkaha attırdı. Karakterlerin hepsi çok sevimlilerdi. Hepsinin kendine has eğlenceli sahneleri vardı. Hep mi güldün eğlendin hiç mi üzmedi seni bu dizi demeyin bazı sahneleri peçeteye yapışık vaziyette izledim. 

Park Bo Yong 'un oyunculuğunun iyi olduğunu biliyordum ama bu denli iyi olduğunu fark etmemişim. İki karakter arasındaki ses tonunu bile harika ayarlamıştı. Cho Jung Seok 'u ise daha önce izlememiştim ama Gong Yoo yu andıran gülüşüyle kalbimi fethetti ^^

Shin Soon Ae 'yi canlandıran Kim Seul Gi 'yi daha önce izlediğim bir kaç diziden hatırlıyordum (Flower Boy Next door) ve seviyordum da zaten. Oyunculuğunu bu dizide daha çok gösterebildiğine sevindim. 

Mutfak ekibi yukarıda da dediğim gibi çok şamatalıydı. Hepsini sevdim ama en çok Kwak Si Yang 'ı  yani Joon 'u <3

 İzleyecek güzel yaz dizisi arayanlara kesinlikle önerebileceğim sevimli, çıtı pıtı bir diziydi. Oyunculukları ve hüzünlü-eğlenceli senaryosuyla en çok da hayatın anlamını hatırlatmasıyla hafızamda bambaşka bir yere oturtabileceğim kdramalardan oldu. 

Sevgiler...

Sensory Couple (2015)

Eylül ayının ilk yazısı izlenebilir olarak nitelendirdiğim Sensory Couple dizisinin olsun dedim ve yazmaya başladım. Konusunu ilk duyduğumda 'Hadi yeaa kokular hiç görülür mü?' diye dalga geçtiğim ama bölümleri peş peşe izlediğim bir dizi oldu Sensory Couple.  Başrol oyuncularından haz etmediğim için başlamak içimden gelmemişti ama fantastik unsurlar taşıdığı için bir şans verdim. O da beni haksız çıkardı neyse ki ve bitirebildim. 

Başrol oyuncularını zaten sevimli bulmadığım için bitirdiğimde dahi çok fazla ısınamamıştım onlara. YooChun severler üstüme gelmez umarım ama oldum olası yıldızım barışmadı ve unutmayın bu sizin için iyi bir şey hanımlar :P (Kim Woo Bin 'i nasıl sevdiğimi ve sevdiğimde blogumda KWB e nasıl yer verdiğimi gördüyseniz anlamışsınızdır bu durumun sizin için neden iyi olduğunu. )

Neyse konudan sapmayayım ve dizinin konusuna geri döneyim. Başına gelen talihsiz olaylar dizisi sonucu bitkisel hayata giren Choi Eun Sul, bitkisel hayattan Oh Cho Rim olarak uyanır. Tuhaflıklar sadece hafıza kaybıyla kalmaz artık kokuları görebilir hale gelmiştir. Tesadüfen karşılaştığı Dedektif Choi ile bu yeteneği sayesinde bir sürü olayı aydınlatmaya başlarlar. Daha fazla detaya girmek istemiyorum ki izlerken biraz şaşırın. ^^

Diziyi izlememi sağlayan en önemli etkene geldi sıra. Nam Goong Min. Can You Hear My Heart dizisindeki kötü karakteri bile sevdirmişti zaten bana onu. Ses tonu bu kadar hoş, gülüşü bu kadar sevimli bir oyuncuyu dramalarda daha fazla görmek istiyoruz diyip yapımcılara selamımı ilettikten sonra bir iki fotoğrafını atmalıyım ki etkileyici olsun. 
Ah bir de sizce de Lee Joon 'u andırmıyor mu? Gülüşü özellikle Gap Dong izlediyseniz demek istediğimi anlarsınız :) Koreli güzel gülen adamdan korkmalı mıyız. Dramaların vermek istediği alt mesaj bu mu acaba?
Nam Goong Min ve Yoon Jin Seo ile birlikte başrol oynamalarını çok isterdim. 

Vel hasıl-ı kelam izlenebilir bir diziydi. Fantastik ögeler barındırması da albenisini arttırmış. YooChun sevenlerdenseniz zaten izlemişsinizdir ama izlemeyen de kaldıysa çok fazla düşünmenize gerek yok izleyin. 

Sevgiler...


PANTENE ALTIN KELEBEK ÖDÜLLERİ’NE GERİ SAYIM HEYECANI BAŞLADI!

Televizyon ve müzik dünyasının en iyilerinin ödüllendirildiği Altın Kelebek Ödülleri, bu kez Pantene sponsorluğunda organize ediliyor. 42.’si düzenlenecek olan Pantene Altın Kelebek Ödülleri, bu yıl da sanat camiasının önemli isimlerini bir araya getirecek. Kırmızı Halı’dan sahneye kadarki süreçte sürprizlerin yaşanacağı, yıldızlar geçidine dönüşecek olan tören, birçok yeniliğe ve ilklere de ev sahipliği yapacak.
Yıldızı Parlayanlar onlar oldu
Pantene Altın Kelebek Ödülleri’nde bu yıl yeni bir kategori daha var: “Pantene Yıldızı Parlayanlar”. Senelerdir saç bakımına getirdiği yeniliklerle Türkiye’de ve dünyada öne çıkan Pantene, bu özel gece için ise Türkiye’nin yıldızı parlayan genç isimlerine eşlik ediyor olacak. 42 yıllık Altın Kelebek tarihinde bu yıl ilk kez verilecek “Pantene Yıldızı Parlayanlar” ödülünün sahipleri Hande Erçel, Bensu Soral ve Nilay Deniz oldu.
Gecenin yıldızı sen ol, Pantene saçının farkını kırmızı halıda da göster! 
42. Pantene Altın Kelebek Ödülleri’nde televizyon ve müzik dünyasının en iyileri senin vereceğin oylarla parlayacak! www.pantenealtinkelebekodulleri.com’a gir ve sen de en sevdiğin sanatçılara oyunu ver. Ayrıca “benim de saçlarım güçlü ve sağlıklı görünüyor” diyorsan, “Gecenin Yıldızı Ol” kısmına başvur. Kişisel bilgilerini gir ve fotoğrafını yükle. Pantene Altın Kelebek Özel Jürisi’nin seçimleriyle bu büyülü gecede benzersiz deneyimler yaşayacak 15 şanslı kişiden biri de sen ol! Üstelik kendini bir yıldız gibi hissedeceğin gecede, sahne arkasında yıldızların heyecanına tanık olma ve en sevdiğin sanatçıya sahnede ödülünü verme şansı yakala. Pantene saçının farkını kırmızı halıda da göster!
Bu heyecanı kaçırma!
Vuslat Doğan Sabancı, Hürriyet, Kanal D ve Pantene’in ev sahipliği yapacağı Pantene Altın Kelebek Ödül Töreni, 4 Ekim Pazar akşamı Kanal D’den canlı olarak yayınlanacak.
www.pantenealtinkelebekodulleri.com
#pantenealtınkelebek
Pantene Altın Kelebek Ödül Töreni’nin tanıtım filmi  ve kamera arkası görüntüleri için tıkla.

Bir boomads advertorial içeriğidir.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
Tasarım:Sawako Kuronuma