Producer (2015)

Daha kadrosu belli olduğu tarihten itibaren izlemek için can attığım Producer beklediğimden daha güzel çıktı. Açıkçası ilk iki bölüm ciddi anlamda hayal kırıklığı yaşadım. Hatta bu kadar iyi bir kadro nasıl böyle feci bir şekilde karşımıza çıkarılır diye hayıflanıp durdum. Gördüğüm yorumlar o kadar kötüydü ki okuduğum tüm yorumlara hak vermiştim. Ancak dizi daha sonra bir açıldı pir açıldı. 

İlk bölümlerde sevmediğim şey ise aralarda verilen röportajımsı havaydı. Daha sonra anladım ki aslında bu sahneler karakterlerin düşüncelerini tam anlamıyla ifade ettikleri sahnelerdi.
En sevdiğim yönü ise bu dört kişinin de herhangi birinin başrol olmayışı ve son bölümlere kadar ilişki durumunu muallakta bırakmasıydı.




Özellikle Gong Hyo Jin için izlemeye başlamıştım diziyi. Güney Kore'nin en sevdiğim kadın oyuncuları arasında ilk 3'te yerini alan Gong Hyo Jin bu dramayla da beni hayal kırıklığına uğratmadı. Senaryo seçimlerine hayranım. ^^
Cha Tae Hyun deyince aklına My Sassy Girl gelmeyen bizden değildir arkadaşlar :) Her çektiği filmi
 izlemesem de oyunculuğunu sevdiğim ve My Sassy Girl den yeri her daim farklı bir aktör benim için.





Kim Soo Hyun 'a ben neden tam anlamıyla ısınamıyorum. Bu nasıl Hallyu Star diye düşünürüm hep. Diğer oynadığı tüm dramaları boş verin bence oyunculuğunu bu diziyle kanıtladı. Şapşik rol bu kadar tatlı kılabilir mi insanı :)






IU gözümde hiç şarkıcı olmadı sanki onu hep dramalarda görmek istiyorum. Oyunculuğunu sevmeyenler varmış ama bence iyi. Estetiksiz olmanın verdiği doğal güzelliğini, sevimliliğini yerinde kullanıyor.





Gelelim diziyi benim için bu kadar güzel kılan detaylara... İlk başta dediğim gibi oyuncu kadrosuydu. İzledikçe de programların ne aşamalardan geçip seyrimize sunulduğu, tüm bu aşamaların ne kadar zor olduğu gibi durumları güzel bir şekilde anlatmaları da sektör hakkında bizi bilgi sahibi yaptı.
Yabancı izleyiciler de tıpkı benim gibi düşünüyorlar. Producer 'da Reply serilerinin havası vardı.



Blogumun devamlı takipçisiyseniz dizi/filmlerde yapılan atıfları çok seven birisi olduğumdan 12 bölüm boyunca sürekli ortaya çıkan ünlü oyuncular beni çok sevindirdi.
Programlar hakkında ne kadar anlayamadığım bir çok ince detay olduğunu bilsem de bunlar bile beni sevindirmeye yetti.

Bir örnek vermem gerekirse 3. bölümde Jang Hyuk ve Lee Chun Hee 'nin Tak Hye Jin 'in ( Gong Hyo Jin ) eski sevgililerini oynamalarıydı. Güzelliği ise bu kişilerle daha önceden de kamera karşısına geçmiş oluşlarıydı :)



Bizim ülke izleyicisi bakımından çok sevilen bir yapım olmasa da benim için keşke her dizi böyle olsa diyebileceğim bir diziydi. 2. Sezon söylentileri varmış. Umarım 2. sezon gelir ama ana kadro aynı kalır.
Romantik, eğlenceli, merakta bırakan ve küçük detaylara mutlu olan biriyseniz mutlaka izleyin derim ^^

Sevgiler...

Şahane Hatalar: Talih Kuşu - Heather McElhatton

şahane hatalar cumartesi
Blogumu açtığım ilk zamanlar bu kitabın 1. si Şahane Hatalar 'ı okumuştum. Güzel bir tesadüf sayesinde kütüphanede serinin 2. kitabı Şahane Hatalar; Talih Kuşu 'nu bulup aldım. Bu kitap sayfaları ard arda çevirdikçe okuyabildiğiniz bir kitap değil. Kitabın ana karakteri sizniz ve her bölümün sonunda çıkan yol ayrımlarına göre kararınızı verip yazarın yönlendirdiği sayfaya gidiyorsunuz.

Seri şu an 4 kitaptan oluşuyor.
- Şahane Hatalar
- Şahane Hatalar; Talih Kuşu
- Bira Kadın ve Şahane Hatalar
- Şahane Hatalar; Cumartesi
- Şahane Hatalar; Yeni Hayat
Şahane Hatalar; Sınav

Her kitabın teması farklı. Bu kitabın ana konusu adından da belli olacağı üzere talih kuşu. İlk bölümde piyangodan kazandığınız parayı nasıl değerlendireceğiniz seçeneğiyle başlıyor. Ben ilk denememde bir kaza sonucu can verdim. Ama yaşımı almış ve aklımı kullanarak daha da zenginleşip, paraya para dememiştim. ^^


Yalnız ilk iki kitabı okumuş biri olarak söylemeliyim ki; çok eksiği olan bir seri. Mesela edebi herhangi bir unsuru yok. Tamam edebi kaygı taşımadan yazılmış. 500- 600 sayfa olmasına rağmen tüm kitabı okuyamıyor olmanız da paramı boşa mı verdim acaba diye düşünmenize sebep oluyor. Çünkü -ilk kitapta da aynısı olmuştu- maksimum 1 saat  içinde ilk hayatımın sonuna gelmiştim bile. Eksik yanlarından bir diğeri de 1-2 sayfa sonra karakterinizin hayatında aradan yıllar geçmiş halde bulabiliyorsunuz.

Şahsen kütüphanede rast gelmesem asla almayacağım kitaplardan biri budur.
Size sunulan yol ayrımlarından başka bir şekilde hayatınızı yaşayamıyor olmanız da ayrı bir sıkıntı. Seçim anına geldiğim bir kaç bölümde önüme çıkan iki seçeneğin de hoşuma gitmediği ama mecburen seçtiğim durumlar olmuştu.

Bakalım siz neler yapacaksınız. Umarım kazandığınız parayı çok çok iyi kullanıp, muhteşem bir hayat yaşarsınız. Unutmayın herkes ikinci bir şansı hak eder ^^

Sevgiler...

Dedikodu Kazanı ; Kim Woo Bin & Shin min Ah

Bugün gündeme bomba gibi düşen bir haber vardı. Kim Woo Bin ve Shin Min Ah birliktelermiş.

Park Shin Hye - Lee Jong Suk olayı gibi fos mu acaba diye bekledim ancak ikilinin şirketleri ilişkilerini onayladı.

İlk duyduğumda çok şaşırdım üzüldüm falan ama sonra dedim ki birbirlerinden daha iyisini bulamazlar :) En azından dış güzellik bakımından.

Giordano reklam kampanyası bu ilişkinin baslamasına vesile olmuş olmalı. O resimler geldiğinde de çok tatlı bir çift olduklarını söylemiştim. Söylemedimse de düşündüm valla bak.

Ama bu demek değil ki Shin Min Ah'a gıcık olmuyorum :D Bir yandan Oh My God isimli yeni dizisinde So Ji Sub diğer yandan gerçek sevgilisi Kim Woo Bin ( yazarken içim bi garip oldu)

Bizim için rahatsız edici Shin Min Ah için güzel günler bunlar. :P

Reading Slump

Neden Reading Slumplara geliyoruz : Yaz geldiği için mi okuyamıyoruz yoksa kitapları mı sevemiyoruz.

Reading Slump nedir peki?
Cevap veriyorum : Bir nevi kitap okuyamama durumu. Uzun zaman deli gibi okumayı bekleyip sonunda elinize geçen kitabı bile okuyamazsanız Reading Slumptan muzdaripsiniz demektir.
Yanı sıra sizin sıkıntı yaşadığınız kitap belki de bir başkasının en sevdiği kitaptır.

Benim bu durumu tattığım kitaplar var. 
Bu kitaplardan biri Sineztezya. Aslında konusu çok güzeldi ya anlatımından sıkıldım ya da cep boy aldığım için uzun bir zamanda bitirebilmiştim.

Bir diğeri Sevgilimden Son Mektup. Bu da aslında güzel kitaptı ama yarısından sonra okumakta epey zorlanmıştım.

Benim için kabus gibi bitmek tükenmek bilmeyen Fısıltı ve Çığlık kitaplarıydı. Çok da merak ettiğim bir seriydi ama yok hayır sayfalar arası geçiş yapmak bile zordu.

Sanırım aklıma gelen son kitap da Uçurtma Avcısı. Daha önce yazarın Bin Muhteşem Güneş kitabını okuduğum için ve bu kitabın aldığı övgüden de haberdar olduğum için okumayı çok istemiştim. Ancak kitaba defalarca başlamış olmama rağmen 50 - 100 sayfa arasında kaldım sürekli. Nedenini hâlâ anlayabilmiş değilim. 

Böyle durumlarda çoğu zaman inat edip kitabı bitirmeye çalışıyorum ama yanında başka bir kitap okumaya devam ederek. O kitabı yalnız bırakırsam bir daha kitap okuyamayacakmışım hissine kapılıyorum. Bir nevi ara vermek de diyebiliriz.

Benim yazdığım kitaplar arasından size de aynı duyguları yaşatan kitaplar var mı?
Siz de kendi Reading Slump hikâyenizi paylaşırsanız sevinirim. Ona göre kitaba da bir nebze olsun temkinli yaklaşırım. :) 
Edit : Yazımı mime dönüştürmeye karar verdim. Hoşunuza gider umarım.
Eskaymak
Kore Günlüklerim
Hayal Perestin Zaman Yolculuğu
Sevgiler...

Bayram Sürprizi; So Ji Sub & Shin Min Ah

Bayramınız kutlu olsun :)
Mutlu, tatilini güzel değerlendirebileceğiniz, unutulmaz bir bayram olması dileğiyle

Size bayram hediyesi olarak süper bir haber vermek istiyorum.
Giordano reklam çekimleri sayesinde yan yana görme fırsatımızın olduğu muhteşem çift So Ji Sub ve Shin Min Ah 'Oh My God' isimli romantik komedi bir dramayla karşımıza geleceklermiş.

Beklentilerimizin çok yüksek olduğu bu dizi umarım bizi hayal kırıklığına uğratmaz. ^^

Pazartesi - Salı günlerinin yeni dizisi belli oldu. Detaylar geldikçe uygun bir postta paylaşacağım. Şimdilik bu kadar bilgimiz var.

Sevgiler...

Can You Hear My Heart (2011)

Tam anlamıyla yıllar sonra izledim diziyi. Başlarken çok heyecanlıydım çünkü herkesin beğendiği, olumsuz yorumunu görmediğim bir diziydi. Ben de memnun kalmasına kaldım ama...

İzlemeden önce konusunu vs okumadığım için konusunu piyanoyla bağdaştırmıştım. Yani çocuk sağır ama kıza piyano çalmayı öğretecek herhalde diye 30 bölüm bekledim -_- Bir bölümde sağ olsunlar beni kırmayıp böyle bir sahne çekmişler. 


Bu açıdan biraz beklentilerimi karşılamadı diyebilirim. Zaten ilk 5-6 bölüm hadi artık büyüsünler diye gözlerinin içine baktım adeta. Tamam bunu başından tahmin etmeliydim. 30 bölümlük dizi öyle şıp diye konunun ortasına düşürmez insanı ama bu da benim gibi sabırsız izleyiciyi meraktan çatlatıyor. E büyüdüler bu sefer de intikam konusu daha ağır bastı ve aşk hikayesi birazcık altta kaldı gibi geldi bana.

Cha Dong Joo ve ağabeyi Jang Jun Ha arasındaki ilişki takdire şayandı. Gerçekten kardeş olsalar birbirlerine bu denli bağlı olabilirler miydi bilmiyorum. İlişkilerinin tek engeli ikisinin de aşık olduğu Bong Woo Ri ydi. 

Woo Ri 'nin kalp kararsızlığına da sinir olmadım değil. Her ne kadar başrol Cha Dong Joo 'yla olmasını istesem de 2. adam sendromum baş gösterdi ve Jang Joon Ha için 30 bölüm içim acıdı. Amma ve lakin onun da Bong Woo Ri 'ye olan aşkının gerçeklik payının az olduğunu düşünüyorum. Sevgiye olan açlığını Bong Woo Ri 'den gelen ilgiyle aşk sandı sadece. Bu açıdan da çok kızdığım bir karakterdi.


Dizinin aslında en acınası karakteri büyükanneydi. Ne evlatlarından yüzü gülmüş ne kocasından ne işinden...  Bunu en iyi final bölümünde anladım. Zaten tek ağladığım sahne de büyükannenin sahnesiydi. 
( Çekmediğim dertler çile kalmadı ♫ ♬...)

30 bölüm boyunca çocukluk çağını çıkarırsak 24/25 bölüm boyunca Hwang Jang Eum 'ın tas şeklindeki saç kesimi beni çileden çıkardı. Hani iyi bir dayanağı olsa anlayacağım ama kınalı yapıncaktan hallice hali de neydi yahu.

Genel olarak diziyi beğendim. Çok çok akıcı olmasa da kendini izlettiriyor. Beklentilerim çok fazla olduğu için beni yeteri kadar tatmin etmedi. Yine de uysal ama entrikalı, mutlu ama üzücü sahneleri de olan bir dizi arıyorsanız Can You Hear My Heart size hitap edecektir diye düşünüyorum.

Sevgiler...




A Hard Day (2014)

En sevdiğim oyunculardan biridir Lee Sun Gyun. Filmi izlemek için neden bu kadar bekledim bilmiyorum ama sonunda izleyebildim. Acayip özlemişim. İzlerken bir dizi çekse de özlem gidersek dedirtti.

Neyse filme gelirsek. Aksiyon olarak beklemiştim ama daha çok gizem ve gerilim olarak karşıma çıktı. Konu okuma alışkanlığım olmadığı için film benim için tamamen sürprizdi diyebilirim. 


Baştan sona akıcı gidiyor ortalarda azıcık sıksa da sonradan bir açılıyor finalin nasıl geldiğini anlamıyorsunuz. Çok şaşırtıcı iki sahnesi vardı biri 2. yarısındaki araba sahnesi (izleyenler anlamıştır) diğeri finali ki bu ikisi kendi aralarında epey kapışır düzeyde sahneler. 


Güzel işlenmiş ve güzel bağlanmıştı. Sevmedim diyebileceğim pek bir şey yok filmde. İzlemenizi tavsiye ederim. Yalnız her şey bir kenara Lee Sun Gyun ne yapsa iyi yapıyor ve kendine yakıştırıyor. ( Miss Korea bu listenin nazar boncuğu olsun.) Kore aktörlerine göre apayrı bir havası olduğunu inkâr eden çıkmaz herhalde.

Sevgiler...

Deha - Marie Lu // Okuyucu Yorumu

Herkes ramazanda bir sürü kitap okudu. Ben de onlardan biri olmak isterdim ama açken ben ben değilim gerçekten. Bırakın kitap okumayı dizi / film bile izleyesim gelmiyor. 

Elbette fırsat buldukça okumaya çalışıyorum. Hazır Efsane 'nin üzerinden çok geçmemişken Deha 'yı okumayı uygun buldum. Pegasus Yayınları 'ndan çıkan bu seri gerçekten en iyi distopya serilerinin arasında yerini aldı. Açlık Oyunları ilk göz ağrım olduğu için onun yerine koyamıyorum maalesef.

Bilmeyenler için seri 3 kitaptan oluşuyor. İlk kitap, Efsane. Deha ise ara kitap. Ama ara kitap olmanın verdiği sıkıcılık, ağırlık, boşluk bu kitapta yok. Yazar gerçekten işini biliyor. 

İlk kitabı çok hızlı okuduğumu söylemiştim. Deha da Efsane ile yarışır düzeydeydi. Akıcıydı ve merak unsuru Deha 'da daha fazlaydı. Ara kitabın merak unsurunu bu kadar iyi kullandığı nadir örneklerinden biri diyebilirim. 

Yine ilk kitaptaki gibi hem June 'un ağzından hem de Day 'in ağzından okuyoruz kitabı. Bu her iki cepheden de kitaptaki tüm detayları görebilmenizi ve karakterlerin ruh halini rahatça hissedebilmenizi sağlıyor. Bu şekilde okuduğum bir diğer kitap Yandaş 'tı ancak Veronica bu iki karakter ağzından anlatma işini bence Marie gibi mükemmel yapamamıştı. Marie 'nin ciddi anlamda bu işte usta olduğunu düşünüyorum.

Karakterler hakkında da bir şeyler söylemem gerekirse... June 'a hak verdiğim onlarca olay oldu bunun yanı sıra Day 'e de bir o kadar sinirlendiğim yerler vardı kitapta. Karakterinin verdiği asiliği June üzerinde kullanıyor olması zaman zaman sinirinizi bozmuyor değil. İşte bu zamanlar için alternatif erkek karakterimiz Anden var. Sağlam bir Day hayranı değilseniz benim gibi gönlünüz yeni gelen prens Anden 'e feci halde kayabilir. ^^  Bir de Tess var. Küçük Tess artık Day için hissettikleri hakkında kendinden emin. Okurken gıcık etse de şöyle bir düşündüğümde hak vermiyor değilim hani.


Yakın zamanda Şampiyon 'u okumak için sabırsızlanıyorum. Çünkü Deha öyle heyecanlı bir yerde bitiyor ki son kitabı bekletmek yürek ister. 

Serinin diğer kitapları;
1 - Efsane
2 - Deha 
3 - Şampiyon

Sevgiler...

Sağlıklı saçlar için sizin sırrınız ne?

Türk kadınlarının %45’inin yıpranmış saçlara sahip olduğunu ortaya çıkaran ve onları besleyici bakımla buluşturan Dove, Türkiye’deki kadınların saçları ve saç bakımları ile ilgili farklı alışkanlıklarına dikkat çekerek çeşitli ipuçları veriyor ve her tip saç için geliştirdiği ürünlerle kadınların problemlerine çözümler getiriyor.

İşte size Türk kadınlarının saç tipleri ve bakım alışkanlıkları

Saç stilleri
Kadınların %25’i saçlarını dağınık olarak kullanmayı tercih ediyor.
%25 - Dağınık
%11 - Hacimli
%10 - Düzleştirilmiş
%4   - Uzun ve küt
Kadınların en çok dert ettiği 4 saç problemi
1. Saç dökülmesi
2. Güçsüz saçlar
3. Yıpranmış saçlar
4. Kırık Uçlar  
Kullanım şekli
Açık saç, Türk kadınları arasında en yaygın kullanım şekli.
%37 - Açık
%14 - At kuyruklu
%10 - Tepeden toplu
Isıyla şekillendirme sıklığı
10 kadından 4’ü, istediği şekli verebilmek için saçını ısıyla şekillendiriyor.
%13 - Haftada 2-3 kez
%11 - Ayda-haftada bir
%8   - Haftada 4-6 kez
%4   - Ayda birden az
Saçlarda yıpranma belirtileri
Yıpranmış saçların en dikkat çekici belirtileri arasında güçsüz ve kırılmış saçlar geliyor.
%52 - Güçsüz
%40 - Kırılmış
%37 - Dökülen
Kadınların %45’i yıpranmış saçlara sahip.
Yıpranmış saçlarla başa çıkmak için kadınların tercih ettiği 3 yöntem
1. Saçlarını düzenli kesmek
2. Saçlarının uçlarından aldırmak
3. Saçlarını daha çok toplamak
    

Çözüm

Dove Kırık Uçlara Karşı Etkili Bakım Kürü saç kırıklarına anında etki etmeye başlayarak, 3 kullanımda kırıkları %80’e kadar onarır*.
Böylece saçınızı ne zaman kestireceğinize kırıklarınız değil siz karar verirsiniz.
Daha etkili sonuçlar için Dove Kırık Uçlara Karşı Etkili Şampuan, Saç Kremi ve Saç Bakım Kürü’nü birlikte kullanın.
*Dove Saç Bakım Kürü uygulanmamış saçla karşılaştırıldığında...
TNS 2012 Alışkanlık ve Deneyimler (Habits & Experiences) araştırmasından alınan verilere göre düzenlenmiştir.

Bir boomads advertorial içeriğidir.

Çilek Kokusu 'nda The Heirs Kokusu Var

Blogun adı çıkacak ben böyle postlar yazdıkça ama valla benim suçum yok tamamen senaristlerin suçu.  
Daha önce Aşk Yeniden dizisini Full House çakması sanıp epey bir kızmıştım. Sonradan anlaşıldı ki değilmiş. Ama konumuz bu değil. Bu sefer durum farklı, konusunun bir benzerliği yok sadece bir kaç sahne gözüme fazla battı. İlk bölümdür ben abartıyorumdur dedim ama ikinci bölüm beni daha da bu yazıyı yazmaya sürükledi ^^

Yaz furyası dizilerinden Çilek Kokusu nu izlediniz mi bilmiyorum.  Bu dizideki bir kaç sahne The Heirs de gördüğümüz sahnelerle neredeyse aynı. Elbette romantik-komedi yaz dizisi için klişeler vazgeçilmezdir ama bunların hepsini üst üste aynı dizide görünce tutamadım kendimi bununla ilgili görüşlerimi sizlerle paylaşmak istedim.

İlk bölümde anladık ki oğlan zengin kız fakir. Buraya kadar olağanüstü bir benzerlik yok. Benzerlik kızın annesinin esas oğlanın evinde yardımcı/aşcı olmasıyla başlıyor. 

Esas oğlan babası tarafından zorla Bodrum 'a çalışmaya gönderiliyor ne tesadüftür ki durumu iyi olmayan kızımız da Bodrum 'a yaz sezonu için çalışmaya gidiyor. ( E Türk yapımı dizinin bütçesi bu kadar Kaliforniya 'ya gitmelerini beklemiyordum.) Etti mi size iki benzerlik. 

Bu kadarla kalmıyor Bodrum 'da birbirlerini daha sık gören iki karakter barda da karşılaşıyor ve hopp esas kız esas oğlanın kucağına düşüyor. Bu bir klişe ama benzetmeme engel değil alttaki resimleri görüyorsunuz.

Hadi bunlar neyse peki ya buna ne diyeceksiniz?
Esas kızı arabasına alan esas oğlan arabasını çamura saplıyor. Aynı sahneden Heirs'te de var. İzleyenler bilir. 
En son ve artık cidden bu kadar çok benzerliğin tuhaf geldiği yer ise çift tişörtü olayı oldu. Hatırlarsınız Heirs te de ❤️ California yazılı tişörtlerini Lee Min Ho da Park Shin Hye de giymişti. 

 Bizim Kore draması sever tayfasından kimsenin dikkatini çekmemiş galiba. Ben yukarıda yazdığım sahneleri birbirine çok benzettim. Siz ne düşünüyorsunuz? Benzetmekte haksız mıyım?

Edit: 3. Bölümü de izledim arkadaşlar ve bu bölümde de bir sürü ışık yandı beynimde.
Altta bir arkadaşım daha bölümü izlemeden tahminde bulundu ve tahmininde çok haklı çıktı. Esas kız Aslı 'nın annesi evinden taşınmasının gerektiğini öğrendik bu bölümde. İzlediğiniz gibi ev bulamayan teyzeciğimizi iş veren hanım evinde yatılı olarak çalıştırmak için izin verdi.
The Heirs ile aynı olduğunu söylememe gerek var mıdır?

Bu bölümde fark ettiğim ufak ama benzer diğer ayrıntı da Datça yazan t-shirt lerdi. 

En sonuncusu ve beyin fırtınası yaptığım konu ise Volkan ve Çağla 'nın anne ve babalarının ilişkisi. 
Bu bağlamda düşünecek olursak Volkan'ı, Young Do (Kim Woo Bin); Çağla 'yı Rachel (Kim Ji Won) yerine koymam işten bile olmadı. 
Edit : 4. Bölümde de bir çok benzerlik yakaladık. Aslı'nın annesiyle birlikte Burak 'ın evinde yaşamaya başlaması en bariz benzerlikti. Aslı ve Burak 'ın yolda çarpışmaları ve bölüm sonunda da Burak'ın aynı evde yaşadıklarını anlamasıyla bitmisti.

Bu bölümde de benzerliklerin peşinden gittim. Sizin de fark ettiğiniz detaylar varsa aşağıya yorum olarak bırakmanızı isterim. ^^ Bakalım bundan sonra da benzer sahneler yakalayacak mıyız? :)

Sevgiler...

Minyatip Heykelcikleri

Sizin ya da sevdiğiniz birinin minyatür heykelciği masanızda ya da odanızın en güzel köşesinde olsa ne güzel olurdu değil mi? Teknoloji o kadar gelişmiş ki artık böyle bir şeyi hayal etmekle kalmayıp gerçekleştirebiliriz. 

O kadar sevimli bir siteye denk geldim ki bu sefer. Sitenin içerisinde kendimi kaybettim resimlere bakarken. 

Bahsettiğim site işte bu; Minyatip

Sitenin merkezi Ankara 'da. Böyle bir düşünceniz varsa 3D çekim için öncelikle randevu almanız gerekiyor ve 3D çekimden sonra minyatür heykelciğiniz evinize kadar teslim ediliyormuş. ( Detaylı bilgi için sitedeki bilgileri gözden geçirmenizde fayda var)

Fikir çok hoşuma gitti. Fiyatı birazcık pahalı olsa da kişiye özel yapım olduğu için ucuz bir şey olmasını beklememek lazım. Şimdilik aklımın bir köşesine yazdım ben bu işi. Hem kendim için hem de sevdiklerim için uygulamaya geçirmeyi çok isterim. 

Sevgiler...
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
Tasarım:Sawako Kuronuma