Hwarang (2016-2017)

Bu diziye başlama sebebim Go Ara. O olmasa izler miydim? Pek sanmıyorum. Ah bir de Moon Lovers 'tan sonra tarihi dizilere biraz daha sıcak bakıyor olmam da azıcık etkili olmuş olabilir.

Başlamadan önce acaba sever miyim, diye çok düşündüm ama daha ilk bölümde Lee Kwang Soo 'yu görmek diziye bağladı beni. Eminim çoğu kişiyi de diziye bağlayan odur. Tahmin ettiğim üzere gelişen olaylar sebebiyle de yürek burkan sahnelerin olması diziye olan yaklaşımımı da etkiledi 2. ve 3. bölümden. 

Kim ne derse desin Park Seo Joon bence kesinlikle dram yapımlarının başrol adamı değil. Koyun bu güzel çocuğu ikinci adam olarak romantik komediye bakın nasıl sevip destekleyeceğim. Ama maalesef ki She Was Pretty 'de düşündüğüm her şey Hwarang için de geçerli. Sadece dram oluşundan da değil bence PSJ'u başrol olarak görmek istemiyorum. Özellikle dramada çok durgun kalıyor, inandırıcılığını kaybediyor bu yüzden de. Sizin düşüncelerinizi de bu konuda çok merak ediyorum lütfen yorum bırakmayı unutmayın bunun hakkında. 

Go Ara ise her yere yakışıyor ama en çok deli kız rollerine. Bana göre asıl çıkışını yaptığı Who Are You? (2008) 'dan beri severek takip ettiğim güzelliğine hayran kaldığım ender oyunculardan biridir. Hele gözlerinin elası yok mu... Malum Kore'de renkli göz ender durumlardan biri. En belirgin ve yakışan isimlerin başında Go Ara 'yı rahatlıkla yazabiliriz. 

Ya sen ponçik bir prens misin 💕 Daha önce izleyenler bilir. Hong Gil Dong 'da aynı böyle başlamıştı. Halktan ve fakir esas kız ve oğlan, esas kızı seven bir de prens. Zamanında HGD severler ve Prens destekçileri olarak ikiye ayrılmış izleyicilerden biri olarak söylemeliyim ki ilk bir kaç bölüm aynı HGD dizisindeki gibi buradaki prense de gıcık olacağımı düşünmüştüm. Ama Hwarang 'ın erkek başrolünün bana göre sevimsiz oluşu bu dizideki prensin değerini kat be kat arttırdı. 

Dizinin diğer erkek oyuncularını ben sevdim hatta gıcık role sahip Ban Ryu 'yu bile ilk bölümden sevdim :) Kusura bakmayın kıyaslama yapacağım yine ama Moon Lovers 'taki prenslerle olan gönül bağını bu dizide maalesef kuramıyorsunuz. (Yakın tarihlerde ve tarihi dizi oluşu sebebiyle kıyaslama ihtiyacı hissettim.) Ama buna karşılık dizinin neredeyse her bölümünde gülecek muhakkak ki bir şey buluyorsunuz. Tüm olumsuzluklarına rağmen. Bu açıdan da diğer tarihi dizilerden üstün tutabiliriz. 

Ah bir de izleyenlerin büyük çoğunluğu Moon Lovers 'taki BaekHyun  ile Hwarang 'daki BTS V 'yi ister istemez karşılaştırıyordu. Ben de izleyen arkadaşlarıma twitter da sordum ve yine içinde benim de olduğum çoğunluk BaekHyun 'u seçti. Ayrıca söylemeden geçmek istemem Min Ho bu dizide çok tatlı olmuştu. Hatta ve hatta izlediğim dizileri içinde en sevdiğim Min Ho 'yu burada gördüm diyebilirim. :)

Bence Hwarang'ın en değerli ve diğer dizilerden ayıran özelliği finalde izleyiciyi ters köşe yapmasıydı.  En azından benim beklemediğim tarzda gelişti olaylar. Ha tüm olayın son bölümde finale bağlanması klasik kore dizilerinin olmazsa olmazı olduğu için buna değinmiyorum :) İzlemeye değer bulduğum tarihi dizilerden biri oldu Hwarang. Henüz izlemediyseniz bir şans vermenizi öneririm. 

Sevgiler...

Resident Evil The Final Chapter (2016)

İnsan daha önce hiç izlemediği seri bir filmin son bölümünü (finalini) neden sinemada izlemek ister? 
Tabii ki çok sevdiğimiz bir oyuncu projede var olduğu için. 
Kimden mi bahsediyorum? Lee Jun Ki 'den elbette...

Her şey bu foto ile başladı. 


Ardından bununla devam etti...

Son olarak da...

Milla hanım da JunKi ciğimizi pek sevmiş bakınız ispatı...

Bu fotolardan sonra filmi izlemek şart olmuştu. Ah unutmadan Jun Ki instagram hesabında (@actor_jg) filmde var olduğunu belli eden ufak da bir video paylaşmıştı. Vizyona girdiğinde sinemaya gitmeyi aklıma koydum o zaman :)

Resident Evil ile ilgili daha önce hiçbir şey bilmiyordum. Sinemada izlemeye değer bir film mi diye sinemaya gitmeden önce ufak bir araştırma yaptım. Tamam Jun Ki severiz ama bir sahnesinde gözükecekse ve film de kötüyse boşu boşuna hiç alakamın olmadığı filme para yatıracağım için endişeliydim açıkçası. Konusunu vs de netten bakarken öğrendim. Zombi saldırısında hayatta kalmaya çalışan insanlar kısaca.

Lee Jun Ki beyaz perdeye çooook yakışıyor. Keşke sinema filmleri bizde de gösterime girse. 'Beyaz' kardeşlerinin yanında nasıl da güneş gibi parlıyordu. 💕💕💕 
Tahmin ettiğim kadar gözüktü desem yalan olmaz. Hatta ben bir iki kez kenardan falan gözükürse diye korkmuştum. Dedim ya az önce de. Ama öyle olmadı. Üstüne üstlük Milla Jovovich ile birebir güzel bir de dövüş sahnesi çekmişler. 💕💕💕

Zombi filmi olduğu için 'böh böh' sürekli bir şeyler çıktı oradan buradan. E yani madem gerilim filmi bi parça gerilmek hoş olur :) Ama film izlerken gerilmekten hoşlanmıyorsanız sizi zorlayacak bir film olduğunu söylemeliyim.

Daha önce bırakın seriden herhangi bir filmini izlemiş olmayı, konusuyla ilgili bile bilgim olmamasına rağmen filmde anlamadığım hiçbir şey olmadı. Yani bu açıdan rahatlıkla izleyebilirsiniz.
Aksiyon ve gerilim sahneleri sizi filme kolayca bağlıyor. E Jun Ki ciğimiz de var 💕 Daha ne olsun.

Yine de sinemada izlemeseniz bir şey kaybetmeyeceğiniz bir film. Jun Ki için giderim diyorsanız da size kalmış. Toplasanız 3 - 4 dk var yok. Uyarımı yapayım. 😃


Sevgiler...

Something About 1% (2016)

Aslında 2003 yılında yayınlanmış olan aynı isimli bir diziden uyarlanmış olan Something About 1% 'i afişe tav olup izledim. Diziyi araştırırken öğrendim uyarlama bir yapım olduğunu. İlk versiyon çok eski ve 26 bölüm olduğu için(oyuncularını sevmemiş olmam da büyük bir etken tabii ki) onu izlemeyi gözüm yemedi. 


Ama 2016 versiyonu beğendim. Nasıl anlatsam çerezlik diye tabir ettiğimiz izleyen kişiyi sıkmayan, romantik, tesadüfler silsilesi olan ama aslında her şeyden çok klişe bir dizi buna rağmen kendini izlettirebiliyor.
Her bölüm 35dk ile 45dk arasında sürdüğü için çok çabuk izliyorsunuz. Hikaye akıcılığı da sağladığından dolayı izlediğinizin ardından bir sonraki bölümü açmanız pek de zor olmuyor.

İlk bölümde sevmemiştim. Neden?
Çünkü çekim tarzı ilk 10 - 15 dakikalık süre içinde hoşuma gitmemişti. Reklam filmlerinin bile vizyonluk film gibi çekildiği bir dünyada ilk bölümün 10 - 15 dakikasında gördüğüm acemice çekim açısından dolayı diziyi sevemedim. Nasıl anlatacağımı bilemiyorum ama sesler bile rahatsız etmişti beni.  Sonra arkadaşım sık biraz dişini güzel bir dizi deyince ona güvenip devam ettim. İyi ki de izlemişim. 

D-Day 'de oyunculuğunun donukluğuna alıştığımız Ha Seok Jin 'i burada sevimlilik abidesi oluşunu görmek hoşuma gitti. Yine de oyunculuğu bana biraz donuk geliyor. Tam anlamıyla sevebileceğim bir oyuncu olacağını söyleyemem. Sanırım yıldızımız barışmadı. 


Jeon So Min 'de aksine... Daha afişinden bile sevdim kızı. Oyunculuğunu çok doğal buldum. Daha önce izlemişim ama yan rol ve eski bir dizi olduğundan hiç hatırımda kalmamış. Neyse bundan sonraki yapımlarına göz gezdiririz artık :)
Eski dizileri uyarlama furyası umarım bu diziden sonra revaçta olmaz. Tamam bir iki tane olur da her izlediğimiz dizinin de uyarlamasını izlemek kabak tadı verebilir diye düşünüyorum.

Bu minnak diziye bir sürü yorum yaptım. Bence siz de bir şans verin. 
Bölümlerinin kısalığının hatırına deneyebilirsiniz :)

Not: Merak edenler orijinal versiyona buradan ulaşabilir.

Sevgiler...

D-Day (2015)

Yine beklettiğim ama iyi ki şimdi izlemişim dediğim bir dizi. 
D-Day yayınlandığı zamanlarda epeyce sükse yapmış bir dizi yani en azından Türkiye'de K-Drama sevenler arasında çok popüler olduğunu izleyicilerin ertesi bölümü sabırsızlıkla beklediği bir yapımdı. Daha 2. bölümünden vay be adamlar bir dizi için neler yapmış dedim. Tabii ki ülkemizle kıyasladım dünya geneline göre düşünmedim. Biz maksimum bir iki filmde yapmışızdır bu tarz şeyler ama onlar TV dizisi için (evet bilgisayar efekti ama o bile bizde yapılmadı) ne prodüksiyon yapmışlar. 

Yayınlandığı zamanlarda IG hesaplarından paylaştıkları resimlerle ilgimi çekmişti ama o sıra bitsin diye beklerken aklımdan çıkmış dizi. Bu boy muhabbetini dizi içinde kullanmaları çok tatlıydı. Fizyolojik özelliklerin çok fazla izleyiciye yansıtılmadığı dramalardan sonra Dday deki bu farklılık hem gülümsetti hem de daha içten gösterdi diziyi. 




Jung So Min 'i Playfull Kiss 'ten beri izlemedim. Orada çok şımarık bir rolü canlandırdığından açıkçası hanım kızımıza karşı bayağı sevimsiz duygular beslemiştim. D-Day 'de ise Playfull Kiss 'deki Oh Ha Ni nin tam zıttı bir kız gördüm. Çalışkan, mızmızlanmayan, güçlü... İyi ki burada oynamış dedim yani. Resmen gözümdeki imajı düzeldi. Bir de sürekli boynunda taşıdığı spor lastiği çok hoşuma gitti. Kalk Selin sen de biraz esnet kendini dedim izledikçe.




Doktor olmak bir insana bu denli yakışır 💕  Kim Young Kwang 'dan bahsediyorum elbette. Daha önce Plus Nine Boys'ta izlemiştim, sevmiştim de... Ama burada cidden bambaşka bir adam gördüm. Oyunculuk anlamında da öyle. Daha ilk bölümden doktor olduğuna inandırıyor insanı. Bir de sevimlilikleri yok muydu 😍 Kim Woo Bin 'i çok severim bilirsiniz. Kim Young Kwang 'da da Kim Woo Bin havası yok mu biraz? Uzun boylu oluşundan mı yoksa keskin yüz hatlarından mı bilmem ama Kim Woo Bin 'den sonra en sevdiğim 20 li yaş oyuncusu oldu. 


Hikaye bir depremin ardından geliştiği için Golden Time olarak tanımlanan zamanı kapsıyor çoğunlukla. Bu da olayın ardından gelen 72 saat demek. Kim Young Kwang ve Jung So Min 'in ilişkisi için aslında oldukça kısa görünen bu zaman içinde o kadar tatlı işlenmiş ki; ne löp diye aşk yaşamaya başladılar ne de zorlama oldu. Bu açıdan da sevdim diziyi.


Çok fazla karakter var. Diziyle ilgili de çok fazla şey söylediğim için diğer karakterlere kısaca değineceğim.  Şef Kang 'ın olayını ben anlayamadım. Anlayan anlatabilir mi? Ciddiyim... Acil doktorunun (-ki ilerleyen bölümlerde de ameliyat yapabildiğini gördük) ameliyatlara hep başkalarını yönlendirmesi ve hiçbir ameliyatı üstlenmeyişinin sebebi nedir? Valla dizi boyunca aklımı kurcaladı durdu. 


Yılın en pislik karakteri olarak seçebileceğimiz bir karakterle karşılaştık Dday de. Tabii ki de Park Gun yani hastane yöneticisi bey 😤  Dini imanı para olmuş bu adamın. Her ne kadar sonunda bizi rahatlatmaya çalıştılarsa da yok ben rahatlamadım. :)  Bir de karısının acayip derecede gizli tutuluşu hoşuma gitmedi. Yani çok beğenilen bir kadın oyuncunun karısı olarak karşımıza çıkması hem sürpriz hem de izleyiciye hoşluk olurdu. Yanlış mı düşünüyorum?!

Diziyi izlerken 17 Ağustos depremi ve yaşanılanlar bir an olsun aklımdan çıkmadı. Sanırım izleyen çoğu kişi aynı şeyi düşünmüş ve hissetmiştir. Ayrıca izlerken yine aklımı kurcalayan şey ülkenin büyük bir deprem karşısında gerçekten bu kadar aciz mi kalacak olduğuydu. Bir bizim büyük depremleri bir de Dday de gördüğüm depremi karşılaştırdığımda bizim bu tarz olaylarda hem insanlarımızın birbirine daha çok kenetlendiği hem de gerek devlet gerekse sivil toplum örgütlerinin daha bilinçli ve gelişmiş oluşu dikkatimi çekti. Umarım dizi için yazılmış bir kurgudur ve toplum bu konularda yeterli bilince sahiptir.


Tıp odaklı dizilerin sıkıcılığı Dday de yoktu. Doğal afet ve sonrasında yaşanan acil yardım ve ameliyatlar bu sıkıcılığı alıp götürüyor. Diziyi 16 bölüm sanıp sonrasında 20 bölüm olduğunu görmem çok mutlu etti bu yüzden beni.  Hâlâ izlemediyseniz mutlaka izleyin derim. İzleyenini pişman etmeyecek bir drama olmuş.

Sevgiler...
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
Tasarım:Sawako Kuronuma