Marslı - Andy Weir // Okuyucu Yorumu

The martian
Beybem Eskaymak doğum günümde beni unutmamış hediyelerinin içine Marslı 'yı da eklemişti. Onun tatili, benim tatilim derken elime geçmesi geç olsa da Marslı 'yı film vizyona girmeden okuma fırsatım oldu. Vakitsizlikten bloguma ancak yazabiliyorum ama kitabı o kadar çok beğendim ki; bilim kurgu tarzına henüz yabancı olmama rağmen okuduğum en iyi kitaplar arasına girdi. 

Uzun zaman olmuştu beni bu kadar eğlendiren, heyecan içinde okumamı sağlayan bir kitabı okumayalı. Yazarın ilk kitabı olmasına rağmen dilini çok akıcı ve eğlenceli buldum. Ben bir kitabı okurken kahkaha attığımı hatırlamıyorum. Bu kadar eğlenceli yazılmamış olsa eminim okur üzerinde bu etkiyi bırakmazdı. Konunun gerektirdiği teknik bilgilerin olması, o konularla ilgili bilgisi olmayan kişiler için kitabı anlaşılması zor hale getirmiş olabilir. Zira bazı kimyasal reaksiyonları anlamak için sayısalcı kardeşime danışmak zorunda kaldım :)

Okuyan kesimin o kadar beğenisini kazandı, o kadar övüldü ki; kitabı okumadan önce beklentilerimi karşılamayacağından korktum. Ama sizi temin ederim tüm övgüleri hak ediyor. 
Filme gelecek olursak, ilk yarısının kitapla olan uyumuna hayran kaldım ancak ikinci yarı için aynı şeyi söyleyemeyeceğim. Belli başlı sahnelerdeki atlama ve özellikle son sahne olmak üzere yapılan değişiklik (uzayda olandan bahsediyorum ) de olmasa harika bir uyarlama film olacağı kanısındayım. Yine de genele baktığım zaman asla kötü diyemem. Kitaptaki bazı espriler filme yansıtılsaymış çok çok daha güzel olabilirmiş. Çünkü kitabı okurken filmde bunu nasıl yapacaklar diye merak etmiştim. Yalnız kitabın finali ile filmin finalinin farkı çok hoş olmuş. Kitap da, film de farklı finallerle ama olması gerektiği gibi bağlanarak bitirilmişti. Bu yönlerini de çok beğendim. 

Yazar Andy Weir yeni bir kitap üzerinde çalışmalara başlamış. Uzaylılar, telepati, ışıktan hızlı seyahat gibi konuları içeriyormuş. Merak uyandırıcı konuları işleyecek gibi duruyor. Değişmez ise yeni kitabın ismi Zhek. Yalnız ben yeni kitabı yakın zamanda beklemiyorum. Weir Marslı 'yı 2009 'da yazmaya başlamış. Yörünge mekaniği, Mars'taki koşullar, botanik gibi konularda o kadar çok araştırma yapmış ki yeni kitabı ne zaman gelir Allah bilir :)

Bu kadar beğendiğim bir film ya da kitap yazısı yazmayalı epey olmuş galiba. Marslı yazımı yazarken çok heyecanlıydım. Bir ara izlemeye değmeyen filmler koleksiyoneri gibiydim :) İzlemediyseniz ya da okumadıysanız ön yargınızı bir kenara bırakıp Marslı'ya bir şans verin derim. 

Sevgiler...


Oh My Venus Tanıtım / Teaser


Aman ya Rabbim beklenen drama geliyor. 16 Kasım 'da yayınlanmaya başlayacak. 
Hatta bugün tanıtım videosu da geldi. 
Giordano reklam kampanyalarından beri So Ji Sub ve Shin Min Ah 'ı yan yana görmek isteyen büyük bir kesim var (-ki onlardan biri ben oluyorum. ) Bana göre yapımcıların doğru kişileri bir araya getirmeyi unuttuğu bu dönemde bu iki ismi aynı dizide görmek muhteşem olacak.

Çok konuşmadan tanıtımı sizlerle de buluşturmak isterim. 
Kilolu bir Shin Min Ah kendisine gıcık olanları bir parça daha fazla mutlu edecektir diye düşünüyorum. Ama fazla sevinmemek lazım tabii (Tartıda 49.5 mu gördüm ne?) Eski kilosuna geri döner o :) 

So Ji Sub 'un dizideki tarzını da beğendim. Her ne kadar Warm and Cozy dizisinde gördüğümüz So Ji Sub 'u görmek istesem de bunu da beğendim. 

Güncel olarak izlemeyi istediğim dizilerden Oh My Venus. Bir diğeri de Kim Woo Bin ve Suzy 'nin dizisi. 
Evet efendim bekliyoruz... :)

 Yeni trailerı izlemek isteyenler varsa buyursunlar efendim.  Beklentileri yükseltmeseler iyiyidi :)

Edit: En yeni tanıtım düştü arkadaşlar. Gerçek görüntüler içeriyor bu sefer.


Sevgiler...

Mim; Ne Söylerdin?

Sevgili Rosa bana bu mimi yollamış ama ne kadar zor bir mim yahu bu :D Sağ olsun Rosa da işimi epey zorlaştırmış ve Kim Woo Bin 'i görsen ona ne söylerdin demiş.

Hayır yani 10 dakikadır Woo Bin 'e ne söylerdim diye düşünüp duruyorum. Fangirllüğümü bir kenara bırakıp konuşmam gerek. Öyle ciyaklayıp ayyyyy Woo Biiiiiiğğğnn demeyeceğimden eminim. En azından yüzüne karşı :)

she was pretty izle
'Hâlâ burada mı?'
kore dizi izle
Ayh bi saniye kendime geleyim.
Derin bir nefes aldıktan sonra rahatsız etmemeye çalışarak yanına yanaşıp; Merhaba Türkiye'den büyük bir hayranınızım. '' dedikten sonra elbette ki centilmen Woo Bin sıcakkanlılıkla arkadaşlarıyla birlikte oturduğu masasına davet ediyor. Yani eder herhalde sonuçta bulunduğu ortamda arkadaşları dışında onun ünlü olduğunu bilen ve nazikçe merhaba diyen bir tek ben varım. (Bu ortamda Shin Min Ah 'ın olma ihtimali de çok yüksek tabii ama onu takmıyoruz şimdi kafaya )
Woo Bin 'e ''Oyunculuk ve modellik konusunda sizi çılgınca olmadan takip ediyorum. Hatta ara sıra blogumda da sizden ve yaptığınız işlerden bahsediyorum.'' diyorum. Woo Bin ise bu söylediklerimden pek etkilenmiş görünmüyor çünkü zaten ülkesinin büyük çoğunluğu, dünyanın da bir kısmı bunu yapıyor.  
''Bana göre oynadığınız dizilerde harika seçimler yapıyorsunuz ancak filmler konusunda aynı şeyi söyleyemeyeceğim. Sanırım filmlerdeki senaryo seçimleriniz diziler kadar iyi değil. 
Bana kalırsa yer aldığınız filmler, diziler kadar vurucu ve tatmin edici olmadı. Gelen teklifleri çok iyi değerlendirdiğinizi düşünüyorum ancak bana kalırsa çok daha keyifli, biraz daha romantik anlamda duygusal karakterleri oynamanız izleyicinin hoşuna gidecektir.'' diyorum. Bu söylediklerimi beklemiyor olacak ki hak verir bir edayla ''Bu konuyu detaylıca düşüneceğim.'' diyor.
hallyu star

''Birlikte çalıştığınız kişilerin çok iyi oyuncular olması sizin de oyunculuk gelişiminizde gözle görülür derecede fark ettirdi,'' diyorum. ''Onlar ve ailem olmasa bugün bulunduğum yerde olabileceğimi düşünmüyorum'' diyor. 
İzlediğim röportajlara dayanarak '' Hayran olarak en sevdiğim yönünüz mütevazi ve sıcakkanlı ve ağırbaşlı oluşunuz, ancak havaalanında bulunduğunuzda neden canınız sıkkın gibi duruyorsunuz'' dedikten sonra bana hafiften gülümseyip ''Sır olarak saklarsan söylerim. '' diyor. ''Elbette bana güvenebilirsiniz sasseng fan değilim çok şükür'' diyorum. Tabii ki neden olduğunu size söyleyemem bu bizim küçük sırrımız :)
shin min ah sevgilisi

Ayrılmadan önce ''Sizli bizli konuşmana gerek yok artık ikimizin sırrı bile olduğuna göre bana Woo Bin diyebilirsin'' diyor.  (Abarttığımın farkındayım ama hayal bu :/ )
Kim woo bin sevgilisi

Gülümseyip isteğini yerine getiriyorum. Ah bir de hayranlığımızın göstergesi olarak sevdiğimizi söylemeyelim mi :)
ı love you gif

Masadan kalkarken Shin Min Ah 'a birbirlerine çok yakıştığını da söyleyip vedalaşıyorum. Düşman çatlatırcasına sarılıp ardımdan el sallıyorlardı en son baktığımda... 
kim woo bin photoshoot

 Tabii ki bu durumdan etkilenmeden tüm havalılığımla ortamı terk ettim. 
who came a star


Ben Kim Woo Bin 'i görsem ona işte bunları söylerdim.
Peki ya Sen Bollywood Terapi sen Shahrukh Khan 'ı görsen ne söylersin?
Sen Nabrut, Yoon Eun Hye sevgini hepimiz biliyoruz. Görsen ne söylersin Yoon Eun Hye 'ye?
Son olarak da Eskaymak' a soralım Jensen Ackles 'i görsen ne söylersin? 

Sevgiler...

Paramparça Dizisi Kore 'den Esinlenilmiş

Flash, flash, flash... 

Pazartesi günlerinin reyting rekortmeni dizisi Paramparça, Kore dizisinden esinlenilmiş. Bunu şimdiye kadar nasıl duymadım. Yazan oldu da görmedim mi yoksa kimsenin haberi mi yoktu bilemiyorum. Bu haftaki bölümün sonunda set ekibinin isimleri geçerken öyle kaptırmışım ki akışa kendimi. Sonra bir baktım bu dizi..... dizisinden alınmıştır diyor. O kadar hızlı geçti ki anlayana kadar orijinal dizinin adını kaçırdım. 


Ardından hemen araştırdım. Aman ya Rabbim o da nesi?! 2000 yılında Güney Kore de çekilmiş olan Autumn in My Heart 'mış. İzlememiştim. Hemen konusunu okudum gerçekten hemen hemen aynı. Yapılan yorumları okumayı da ihmal etmedim elbette. Okuduğuma göre Kore versiyonunun aşk hikayesi bizimkine göre daha uçlardaymış, Bizdeki isimleriyle yazacağım yoksa anlaşılmayabilir. Cansu ve Hazal biyolojik ailelerine geri döndükten sonra Hazal 'ın ailesi Amerikaya gitmişler. Geçen uzun yılların ardından Cansu ve Ozan tekrar karşılaşıp birbirlerine aşık olurlar. Size aşk hikayesinin uçlarda yaşandığını söylemiştim. Bizim Türk aile yapımıza uymayacağından dolayı böyle bir işe kalkışmayacaklarını düşünüyorum. Söylemeden edemeyeceğim; Cihan ve Gülseren aşkını da hiç sevmiyorum. 


İzlenmeyi bekleyen zibilyon tane güncel dizim varken kalkıp 2000 yılının dizisini izler miyim emin değilim. Gerçi eski dizilerin ağırlığı, güzelliği bambaşka ama işte popüler K-Drama daha çekici geliyor.


 Paramparça dizisini çok sevmesem ve sürekli takip etmiyor olsam da esinlenilme olayına çok şaşırdım.Bu kadar şaşırmamın sebebi Kore dizisinden esinlenilmiş olmasının yanı sıra 2. sezon başladı daha yeni öğreniyorum bu olayı. Türk senaristlerin eseri diye izliyoruz. Kim bilir böyle kaç dizi daha var esinlenilmiş olan.

Sevgiler...

Hatırla Gönül // Yerli Dizi

hatırla gönül izle
Her ne kadar bir sürü yabancı uyarlaması dizimiz olsa da bazı Türk dizileri var ki gerçekten ekrana kilitlenmenizi sağlıyor. Yerli senaryolar son yıllarda epey güzelleşmeye başladı. ( İstisnalar kaideyi bozmaz elbette. ) Bu yaz izlediğimiz bir çok Türk dizisi vardı. Sizin yoktuysa bile bu yaz ben bir çok Türk dizisi izledim. Onlar da yaz için izlenebilir düzeyde dizilerdi. Yeni yayın dönemiyle birlikte ekranlarımıza gelen yeni diziler içinde de bence yılın bombası olmayı hak eden dizi Hatırla Gönül olmalı. 

Star TV bence büyük bir hata yapıp çok güzel hazırladıkları tanıtım videosunu yayınlamaya yeteri kadar erken başlamadı ve yeterince de yayınlanmadı. Neyse ki tanıtımına 1 -2 defa denk geldim de güzelim diziyi kaçırmamış oldum. Seyirci fark edemediği için reyting canavarına kurban giderse sorunu Star TV 'de aramak lazım.

İlk bölümü ufaktan anlatayım. Özel bir hastanede hemşirelik yapan Gönül hastane sahibi ve aynı zamanda cerrahlardan biri olan Tekin ile nişanlı. Ancak Gönül psikolojik sorunları olan Tekin'in gerçek yüzünü görebilmiş değil. (1. bölümde Tekin 'in tüm pisliğini görüyoruz ama üzülmeyin.)  Daha sonra Gönül acı bir şekilde bunu anlıyor ve paçasını kurtarmaya çalışıyor. Bu sırada Yusuf ile tanışıyor. 4 ay sonra ise Gönül'ü Jülide olarak görüyoruz. Hafızasını kaybetmiş kim olduğunu hatırlamıyor ama kendine yeni bir yaşam kurmuş. Bunun nasıl olduğu şu an için gizem. Yakında öğrenmeyi diliyorum. 

Yok ben konusunu okumayacağım derseniz tanıtım videosunu da buraya bırakayım sizin için ^^

Oyuncuları, senaryosu ve çekim mekanları izleyici olarak beni tatmin etti. Hatta dizinin ilk bölümden favori kış dizim olduğunu söylemek isterim. Zaten başka dizi de takip etmiyorum ya neyse. Umarım sonradan saçma sapan bir hal almaz da güzel güzel izleriz. 

Yalnız o değil de psikopat nişanlı Tekin, Tuğba Büyüküstün 'ün eşiymiş. Sakal bıyık yok diye herhalde adamcağızın yakışıklılığı yok olmuş adeta :)

İzleyememiş olanlar varsa youtube üzerinden bölümü bulabilirler. 
Türk dizisi izlerken kalite arıyorsanız, kaçırmayın derim.  Yeni bölüm Pazar 22:00'de.

Sevgiler...
hatırla gönül full izle


Giordano Reklam Filmi (2015)

2- 3 gün önce Giordano Korea' nın sonbahar kış reklam videolarini ve resimlerini içeren bir yazı yazmıştım. Hatta çarşamba günü de reklam filmlerinin full versiyonunun geleceğini ve yazımı buna göre düzenleyeceğimi yazmıştım. Ancak gördüğüm reklam filminin düzenlemeyle heba edilmesine gönlüm razı olmadı. 

Reklam filmi gerçekten ayrı bir başlığı olmasını hak ediyor.  
((( Giordano reklam filmleri hep etkileyici olmuştur ama bundan önceki favorime BURADAN ulaşabilirsiniz. )))

Bunu gören Korelilerin bile çok yakışmışlar, birbirlerine çok uygunlar, Giordano altın vuruşunu yaptı tarzında söylemleri var. 

 Her ne kadar Kim Woo Bin hayranı olsam da Shin Min Ah ile ciddi anlamda yakıştıklarını söylemeden edemiyorum. Göz var izan var şimdi yalan söyleyemem :) 
Shin Min Ah 'ın güzelliği, sevimliliği konusunda sanırım hemfikirizdir zaten. 
Bilmeyenler olabilir Kim Woo Bin ve Shin Min Ah özel yaşamlarında gerçekten birlikteler.

Edit:

Gayet romantik, aşk dolu, harika bir reklam kampanyası olmuş bu yıl. Görünenin gerçek olduğunu bildiğimiz içindir belki ne dersiniz? :)

Sevgiler...

Giordano 2015 Sonbahar/Kış

Her sezon başında olduğu gibi bu sezon da Giordano kalplerimizi reklam filmleri ve katalog çekimleriyle içimizi cız etmeye devam ediyor. Bu sezonun diğerlerinden çok daha farklı, çok daha sevimsiz(!). Neden böyle söylediğimi sadece Woo Bin sevenler anlayabilir. Açıklayayım efendim;
Kim Woo Bin ve Shin Min Ah gerçek bir çiftler. Bu üzücü haberi hali hazırda yazın duyurmuştum. Gözünüzden kaçıp şu ana kadar mutlu mesut yaşamış olabilirsiniz. Ya da sağır sultan bile duymuştur bilemedim ama bilin yani. Benim içim yandı sizin de yansın :P
Ay tamam çıkardım içimdeki fangirlü. Ne diyordum... Shin Min Ah zaten yıllardır Giordano 'nun reklam yüzüydü. Geçen yıl Kim Woo Bin kendisinin partneri olmuştu. Bu sonbahar-kış kreasyonunun resimleri ve reklam filmleri de yavaş yavaş gelmeye başladı. 
İşte reklam filmi teaserları. Bu yıl reklam filminin uzun versiyonunu izleyebileceğiz.
Çarşamba günü full versiyon gelecekmiş. Geldiğinde yazıyı editleyeceğim.


Gelen ilk resimler de bunlar. 
Muhteşem görünmüyorlar mı? :(
Kazakların renklerine bayıldım *.*


 Yalnız kız şu şapkaya rağmen güzel -_-
 Çiçeği burnunda çiftimizin ikisinin de,  bir iki ay sonra hemen hemen aynı dönemde dizileri yayınlanacak. Onlara da göz atmak isterseniz Oh My Venus ve Indiscreetly Fondly başlıklarına tıklayarak minik tanıtımlara gidebilirsiniz. 

Bu yılın katalog çekimleri ve videolarının daha anlamlı ve daha romantik olacağı konusunda iddiaya girmek ister misiniz? :)

Little Korea Macerası

Kore restoranı
Kore fanlığı tanımının doğru bir kelime mi olduğunu bilmiyorum. Sanmıyorum hatta sevmiyorum da bu tabiri ama günümüzde öyle bir hale geldi ki Kore sevgisi, artık neyin fanı olduğumuz bile belli değil.

Yıllardır Kore filmlerini, dizilerini severek izliyorum. Bazılarına göre K-Fan ım galiba :) 
Zibilyon tane dizi film izledikten sonra da ramen yememek garip olurdu. Yıllar önce (Türkiye 'de ramenin ilk bulunduğu dönemlerden bahsediyorum ) internetten sipariş ile Leader ramen yemiştim. Acılısı çok hoşuma gitti ki hâlâ rameni acılı yerim. Sonra sonra Kung Fu ramen geldi. Bu iki marka da çok pahalı elbette o zamanın ekonomisinde. Pahalı olduğu için alamayıp salçalı makarna yapıp yerdik ne günlerdi beee! En son Indomie ramen marketlerimize geldi de sürekli yiyebiliyoruz artık.

Yine konudan saptım mı ben. Neyse toparlıyorum hemen. Yıllardan beri de Kore restoranında gerçek bir ramen yemeyi dört gözle bekledim. Bize en yakını Bursa 'da açılmış olan Little Korea. En nihayetinde geçen hafta gidebilme fırsatım oldu.

Damak tadımın geniş olmadığını bildiğim için gitmeden önce sadece ramen yiyebileceğimi tahmin etmek çok da zor değildi. Ancak gittiğimizde ortaya değişik, Kore 'de de gayet popüler olan bazı yemekleri sipariş ettik.

kore mutfağı
Bir heyecan yemeklerin üzerine atladığımız için Bibimbap 'ın resmi maalesef yok. İnternetten bulduğumu koyacağım :) 
Tabağın böyle muntazam bir düzen içerisinde göründüğüne bakmayın. Kore usulü bir şekilde hepsi karıştırılıyor. Bibimbap'ta kullanılan (sanırım balık yağı, başka bir şey aklımıza gelmedi) sos ya da yağ ne olduğundan emin değilim, bir nebze olsun yenilebilir nitelikteki yiyeceği yenilemez kılmış. Sadece ben de değil, masada 8 kişiydik ve hiçbirimizin yiyebileceği bir şey değildi.  
O yüzden benim gibi damak zevkiniz geniş değilse menüden Bibimbap'ı eleyebilirsiniz.


Bu da Dak Kang Jung 'muş. Tavukla yapılan bir yemek olduğu için bizim damak tadımıza uyar gibi geldi. Diğer yemeklere göre daha yenebilirdi. Yağsız pilav ve beyaz lahana ile servis ediliyor. Yerken de marula sarıp yiyormuşsunuz. Usul buymuş diye yaptık biz de :)
kore yemekleri

En son ortak yemeğimiz ise Kimbap 'tı. Serviste sanırım 10 tane vardı ama resmini çekmek sonradan aklımıza gelmişti. Görgüsüz gibi daha tadına bakmadan resmini mi çekeyim canım :D
Soya sosuna batırarak yemek uygunmuş. E onu da sosa banıp yedik. Beklediğimden daha iyiydi diyebilirim. En azından yosun yüzünden okyanusu ağzınıza sığdırmışsınız hissi veriyor çok fazla. Yumurta yemediğim için, içindeki yumurta parçaları rahatsız ettiğinden benim için yenebilir kategorisine maalesef kimbap da giremedi. :(
korean food

Olsundu ben ramenimle de mutluyum. Ramenin tadı enfesti. Acısı mükemmeldi. İnce doğranmış mantar ve salatalık çok yakışmış. Özellikle mantarı evde yaptığınızda da denemenizi tavsiye ederim.
( Kaç senedir yiyorum diyorsun hâlâ çatalla mı yiyorsun demeyin.
Çatallı olan ramen benim değil üstten resmi çekilmiş bi tek bu vardı elimde yoksa chopstick kullanabiliyorum çok şükür. :P )
ramyon

2 tane de tatlı sipariş ettik. Tatlıları bizim için tatlı gibi değil. Malumunuz Koreliler tatlıyı az tüketiyorlar. Adlarını hatırlayamıyorum ama resimlerini aşağıya ekledim. Yine kendi çektiğim resimler değil. Bunların da resmini çekemeden tüketmişiz. Kesinlikle yenebilir tatlardan bu da.

Little Korea 'nın sahiplerinden SuJin oradaydı biz gittiğimizde. Gerçekten çok sıcakkanlı ve işini severek yaptığını görebiliyorsunuz. Yolunuz düşerse Bursa 'da bulunan bu küçük ama çok sevimli olan bu restoranı denemenizi tavsiye ederim. 

Sevgiler...

Kore Günlüklerim 'de Misafirim

Misafir yazar olmak çok hoşuma gidiyor. Geçen defa Nabrut 'a misafir olmuştum. Bu sefer ise sevgili Sawako Kuronuma beni blogunda ağırlıyor.


Uzun zamandır yazmak istediğim K-Dramalardaki 2. beyler hakkındaki postum
Kendisine çok teşekkür ederim. Bana da bir kahveye bekliyorum kendisini. :)

The 100 - Kass Morgan // Okuyucu Yorumu


Okuduğum ilk bilim kurgu romanının The 100 olarak kayıtlara geçirelim. Zira daha önce bu tarzda kitap okuduysam da hatırlamıyorum. Go Kitap 'ın da yayınladığı ilk romanmış The 100.  
Go Kitap farklı kapak tasarımları ve The 100 dizisine konu olmuş ilk kitabıyla da kendini kitap severlere çok çabuk tanıttı ve sevdirdi de. 

The 100 'ın konusuyla ilgili çoğu kişinin bilgisi vardır ancak yine de bilmeyenler için konusundan azıcık bahsedeceğim. Spoiler yapmamaya özen göstereceğim merak etmeyin. :)
Dünyada meydana gelen bir nükleer felaketten sonra hayatta kalanlar çareyi Dünya'yı terk etmekte bulmuşlar ve 300 yıldır da evrenin bir köşesinde, uzay gemisinde yaşıyorlar. 18 yaşına gelmiş hapisteki suçlu çocukları tekrar yargılayıp suçlu bulunmaları taktirde uzay boşluğuna atıyorlar. Sebebi uzay gemisinin taşıyabileceği nüfusun sınırlı olması. Uzay gemisi artık yetmediği için Dünya'ya dönmek isteyen bu insanlar, hem nüfustan azaltmak hem de suçlu çocukları 'yararlı'  bir iş için kullanmak için Dünya'ya yolluyorlar. Dünya yaşanabilir duruma gelmiş mi bakmak için. Bundan sonrası kitabın heyecanlı kısmı... Yalnız azıcık demişim ama çok mu uzun oldu ne?

Dizisini biliyor musunuz bilmiyorum ama diziyle epey farklı gittiğini gördüm kitabın. Dizinin 3-4 bölümünü izlemiştim. Ama farklar bariz olduğu için gözümden kaçmadı.

Kitabın her bölümü farklı bir karakterin yaşadıklarını anlatıyor. Birebir karakterin kendi ağızlarından anlatılmamış. 3. kişi gözüyle anlatılıyor. Bu durumu başta garipsesem de sonradan alıştım. Her bölümün farklı kişiyi anlatmış olması da olayı farklı açılardan görmemizi kolaylaştırıyor.

Kitabın sevmediğim yanı bölümler içinde flashback yapılmış ama normal zamandan ayırt edici bir işaret konmamış. Bu normal mi bilmiyorum okuduğum çoğu kitap bu geçmiş zamanı anlatan bölümü ayırmak için nokta yıldız bir şey koyup ayırıyordu. O an bir noluyoruz durumu yaşayıp bi an sonra ' ha geçmişi anlatıyormuş' diyerek okudum. Biraz kafamı karıştırdı işte.

Bir de okurken rahat değildim. Onun da sebebi kitap kapağının mıknatıslı oluşuydu. Kapak çok güzel ama kullanışlı değil maalesef. Ortalarına geldiğimde mıknatıslı tarafını araya kapatsam karton kırılacakmış gibi geldi. Okurken sağ sayfa üzerine gelen mıknatıslı kapağı ayrıca tutmam gerekti vs. O yüzden bu duruma Go Kitap! ın bir çare bulmasını tavsiye ediyorum. - Ne kadar dikkate alınırım muamma tabii ama :D -

Bunun yanında kapaktaki ışıltılı kısımın da gayet dayanaklı olması gözümden kaçmış değil. Ne var ne yok anlatayım da rahatlayayım. Okurken bu durum çok hoşuma gitmişti çünkü.

İlk kitabın sonu heyecanlı yerde bitti. 2. ve 3. kitaplar da çıktığına göre kısa zamanda onları da okumaya can atıyorum.

Serinin kitapları
1: The 100
2: The 100: 21. Gün
3: The 100: Eve Dönüş

Sevgiler...

Blogger Yorum Sorunu Çözümü

Blogger sorunuma Yardım Çağrısı yazımda haberdar olamadığımız yorumlardan bahsetmiştim. 
Sevgili Blogger arkadaşım Nabrut bu konuda beni bilgilendirdi. Her blogda aslında Beni Bilgilendir kısmı varmış. Ama sanki gözümde bir perde varmış da görmüyormuşum gibi öğrendikten sonra çat diye gözümün önüne geldi yazı. 

Sanırım benim gibi fark etmeyen kişiler varmış bu yazı hepimize faydalı oldu diye düşünüyorum. Yine de görememiş olan kişiler varsa aşağıda kırmızı bir çerçeve içerisine aldım ^^

Yine de yorum attığınız yazıya gelen her yorum için mail gelecek. Direkt sizin yorumunuza yazılmış yanıta özel değil anlayacağınız. 

Blogger Sorunuma Yardım Çağrısı


Yıllardır iyi bir blogger olmak için didinip duruyorum kendi kendime şurada. Yeni insanlarla tanışmak, yeni bloglar keşfetmeyi de seviyorum ama gelin görün ki bloggerın bence o kadar büyük bir eksikliği var ki tüm bu keyfimi kaçırıyor.

Nedir bu sorun Supercel böyle keyfini kaçırıyor derseniz. Şöyle izah edeyim.
 Google 'da aradığım bir şeyi çok güzel anlatan bir blog buluyorum. Bloga yorum yapıyorum. Blog sahibi/sahibesi'nin bana cevaben yaptığı yorumu bana bildiren bir mail ya da bir uyarı olsun istiyorum. Malumunuz geri dönüşler anında yapılamadığı için bir zaman sonra ben yorum gelmiş mi diye bakmayı unutuyorum. Daha fazla zaman geçerse bu sefer de hangi bloga yazdım diye düşünüp duruyorum. Tamam takibe alıyorum blogu ama haber alamıyorum maalesef. 

Edit: Bazı bloglarda haberdar et var ama o da posta gelen tüm yorumları gösteriyor. Bu uygulama Wordpress 'te varmış.

Bu konuyla ilgili araştırma yaptım ama net bir sonuç alamadım. Bir izahı var ve ben bundan bihaber kaldıysam aydınlatılmayı çok isterim.

Şimdiden çok teşekkür ederim ^^

Sevgiler...

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
Tasarım:Sawako Kuronuma